Tuğçe'nin Hikayesi - Çember (12.bölüm)
- arafpodcast
- 12 Ağu
- 1 dakikada okunur
Üretmek sadece bir kuruma bağlı bir iş tanımında ürettiklerimize mi mahsustur?

Göç çoğu zaman bir yer değiştirme eylemi gibi görünse de, asıl göç çoğu zaman 'içeriden' başlar. Kimi zaman göçle birlikte yıllardır içinde yaşadığımız düzenin çökmesini göze alırız. İş hayatının ritmi, sabah alarmının amacı, aidiyetin adresi ve başarı tanımı değişir. Bu da beraberinde yeni sorular getirir:
Titremiz hayatımızdan çıkınca kim oluruz?
Daha da ötesinde, kendimizi ve üretkenliğimizi nasıl değiştiririz?
Göç eden aileler içerisinde bazen bir partner sabit bir işte ilerken, diğerinin kariyerinin kalibresinin değişmeşi gerekebiliyor. Bu bir kadın olduğunda, eğer bu kadın güçlü bir 'çalışan bağımsız kadın' ilkeli bir anlayıştan geliyorsa bu süreç bir yas süreci gibi ilerleyebiliyor.
Bu bölümde, göçle birlikte Tuğçe’nin kurumsal hayattan ayrılmasıyla birlikte hayatında nelerin değiştiğini, nelere yer açıldığını ve üretmenin başka türlüsünü nasıl mümkün kıldığını konuştuk. Kurumun dışına çıktığında, geride sadece bir iş değil; yıllarca içselleştirilmiş roller, tanımlar, alışkanlıklar da kalıyor.
Ve kalan boşluk, bazen kendine daha özgürce temas etmenin alanı oluyor. Yeni hobiler ve yeni iş alanları derken Tuğçe durmadan da üretiyor aslında.
Hollanda’ya ilk taşındığında, tanımadığı kadınlardan gördüğü destek, ona yalnız olmadığını da hatırlatmış. Şimdi o da benzer bir çemberin parçası. Hollanda'ya yeni yerleşen kadınlarla deneyimlerini paylaşıyor, onlara alan açıyor, yol gösterici olmaktan çok yoldaş oluyor.




Yorumlar