Evrim'in Hikayesi 10.Bölüm- Seçim Sandığı
- arafpodcast
- 29 Tem
- 1 dakikada okunur
Bir ülkede var olabilmek için kaç farklı versiyonuna dönüşmen gerekir?

Peki ya hiçbir zaman tam olarak içeride hissedemediğin bir yerde, hayatını oraya kurmuşsan?
16 yıl boyunca bir ülkede yaşamışsın. Akademik dünyaya girmişsin, yüksek lisans yapmışsın, doktora, yayın, kurum içi dengeler... Ama pasaportunda hala o ülkenin adı yoksa, sen aslında ne kadar tanınırsın? Ne kadar varsın?
Türkiye’de kalan arkadaşların çoktan kariyerlerinde belli yerlere gelmişken, hayat dertleri bambaşka skalalarda şekillenirken, sen sürekli kendini ispat etmek zorundasın. Bir de işin içine aşk girince, hele ki bu aşkın diğer başrolü de AB vatandaşı değilse "acaba kalabilecek miyim" sorusu hep bir kenarda seni kemirir.
Sonra bir gün 'o an' geliyor. Vatandaş oluyorsun, sanki senelerdir seni gece uyutmayan her şey bir bir çekiliyor hayatından. Tüm dertlerin bir bir rahatlıyor. Dün seni bürokrasiyle adeta elemeye çalışan sistem bugün seni birden içine alıveriyor. Devlet sana artık o kadar güveniyor ki mesela bir gün bir mektup geliyor: "Seçimlerde sandık başkanı olarak görevlendirildiniz.”
Artık sadece burada yaşayan biri değilsin. Artık buranın parçasısın. Sistemin bir parçasısın. Sadece güvende değil artık sen de 'güvenlisin'.
ARAF Podcast'in 10. Bölümünde, Belçika’da 16 yılını geçirirken kendine yeniden şekil vermek zorunda kalan, görünmeyen duvarlara çarpa çarpa yürüyen, ama sonunda sistemi içeriden deneyimlemeye başlayan Evrim'in hikâyesi var.
Ve belki de Evrim'in asıl kırılma noktası şu: Sistemin seni ilk kez “bizden” diye çağırdığı o anda, sen de kendini ilk kez rahatlamış hissediyorsun. Kalabilmenin, görünmenin, tanınmanın… tüm kesişim kümesi gibi bir şey bu.




Yorumlar